World Energy Outlook 2016

World Energy Outlook 2016
20 Aralık 2016
Sabancı Center

Dünya Enerji Görünümü 2016 Türkiye Sunumu

Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) ev sahipliğinde Dünya Enerji Görünümü Türkiye tanıtım toplantısı yapıldı.

Toplantıda Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol Dünya Enerji Görünümü 2016 (World Energy Outlook 2016) raporunu sundu.

Toplantının açılış konuşması, Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Kurucu Başkanı Güler Sabancı tarafından gerçekleştirildi.

Güler Sabancı konuşmasında, “Bugünün dünyasında çok çarpıcı küresel trendlere tanıklık ediyoruz. Hızlı kentleşme, dijitalleşme ve elektrifikasyon enerjinin yaşamsal önemini daha da artırıyor. Enerji, toplumların yaşam kalitesi ve ekonomilerinin sağlıklı işleyişi bakımından stratejik önem taşıyor.

World Energy Outlook raporuna göre, 2040 yılına kadar dünyada enerji talebinin %30 artış göstermesi bekleniyor. Enerji kaynaklarına bakıldığında, en yüksek ölçekli büyümenin yenilenebilir enerjiden geleceği görülüyor. Yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payının %23’ten %37’ye çıkması bekleniyor. 2040 yılına kadar mevcut fiyatlarla toplam 44 trilyon dolarlık enerji yatırımı olacağı hesaplanıyor. Buna ilave olarak, enerji verimliliğinde iyileştirme için 23 trilyon dolarlık daha yatırım yapılacağı tahmin ediliyor.

Yani; zorlu bir enerji geleceği, fırsatlarıyla birlikte bizleri bekliyor. Daha fazla rekabetçilik, uygun yatırım iklimi, artan verimlilik, ileri teknoloji ve ciddi inovasyon konuları, enerjide başarılı bir dönüşümün ana bileşenlerini oluşturacak. Verimlilik bu noktada çok önemli. Enerjide tüketicinin rolü ve önemi artıyor. Tüketiciyi işin odağına alan yeni iş modelleri ve uygulamalar giderek daha fazla yaygınlık ve işlerlik kazanmak durumunda. Enerjide teknolojik gelişmeler ile birlikte, yeni kavramları tartışmaya ve gelecek projeksiyonlarımıza dahil etmeye başladık. Örneğin; dağıtık üretim, akıllı şebekeler, enerji depolaması, talep yönetimi ve elektrikli araçlar gibi her biri çok önemli başlıkların enerji sektörünün geleceğini şekillendirmekte belirleyici olacağı görülüyor. Ayrıca Kasım ayı başında yürürlüğe giren Paris Anlaşması’nın da enerji sektörünün daha sürdürülebilir bir niteliğe ulaşabilmesinde rolü çok kritik olacak” dedi.

Güler Sabancı konuşmasını şöyle sürdürdü: “Enerji ülkemiz için çok stratejik bir sektör. Son 10 yılda birincil enerji talebimiz, dünya ortalamasının çok üzerinde, yıllık ortalama %4’ün üzerinde büyüdü. Bu çarpıcı büyümeye karşın, kişi başına enerji tüketimimiz halen OECD ortalamasının %40’ı düzeyinde gerçekleşiyor. Bu oran, enerji talebimizdeki önemli büyüme potansiyeline işaret ediyor. Enerji talebimizdeki artışı güvenli, rekabetçi ve sürdürülebilir koşullarda sağlamak bizler için ana öncelik olarak görünüyor. Enerjide arzı ve talebi en doğru şekilde yönetmeliyiz.

Bakanlığımızın bu konuda çok yoğun mesai harcadığını biliyoruz. Biz de bu çabaları ve çalışmaları yürekten destekliyoruz. Son dönemde, ülkemiz enerji sektöründe önemli gelişmeler yaşandı. Son 10 yılda Türkiye elektrik sektörüne 75 milyar dolar yatırım yapıldı.

Bu yatırımların çok büyük kısmı, özel sektör tarafından Türkiye enerji sektörünün büyümesine ve rekabetçi, serbest bir piyasanın gelişmesine duyulan güven ile gerçekleştirildi.

Türkiye elektrik ve doğal gaz sektörleri, toplamda 100 milyar TL’ye ulaşan pazar büyüklüğüyle pek çok kritik sektörden daha önde bir konuma geldi. Enerji Bakanlığımız ve EPDK’nın liderliğinde elektrik piyasasının serbestleşmesinde çok önemli adımlar atıldı.

Son 10 yılda Türkiye kurulu gücü yaklaşık iki kat artış gösterdi. Çeşitli üretim özelleştirmeleri gerçekleştirildi. Ancak bu konuda devam etmeliyiz. Dağıtım özelleştirmeleri tamamlandı. Dağıtımda içinde bulunduğumuz yeni tarife dönemi boyunca, teknoloji ve verimlilik odaklı yatırımları ve operasyonları özendirmeye, müşteri memnuniyetini güçlendirmeye devam etmemiz gerekiyor. Enerji borsamız EPİAŞ faaliyete geçti ve şeffaflık ve derinlik anlamında önemli gelişmeler kaydetti. Perakende liberalleşmesinde arzu edilen seviyede olmamakla birlikte bazı gelişmeler kaydedildi. Artık liberalleşme adımlarını hızlandırarak daha ileriye taşımalı ve tüketicinin lehine olan bir piyasaya daha fazla işlerlik kazandırmalıyız. Bunu sağlamak üzere, enerji piyasalarımızda düzenleyici çerçeveyi; piyasanın rekabetçiliğini, şeffaflığını ve elbette öngörülebilirliğini artıracak şekilde güçlendirmeliyiz. Arz talep dengelerini, verimliliği ve maliyetleri yansıtan rekabetçi bir piyasaya işlerlik kazandırmalıyız. İçinde bulunduğumuz arz fazlası ve düşük emtia fiyatları dönemini, bu yönde cesur adımlar atmak için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.

IICEC’i kurarken sektör ve ülkemiz için bir “Kutup Yıldızı” olmasını hedeflemiştik.

Bu yolda ilerlerken 2017 yılında IICEC’te önemli bir yapılanma gerçekleştireceğiz.

Obama yönetimi boyunca ABD Enerji Bakanı’nın danışmanlarından biri olan Dr. Carmine Difiglio’nun Ocak ayından itibaren IICEC Direktörü olarak göreve başlayacağını duyurmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

Enerji ve iklim konularında nesnel ve kaliteli araştırmalar üretmek, bölgemizde ve dünyada enerjide sürdürülebilir geleceğe yönelik çözümler geliştirmek hedefiyle kurmuş olduğumuz IICEC, Dr. Difiglio’nun aramıza katılmasıyla birlikte çalışmalarına ivme kazandıracaktır.

IICEC şimdiye kadar gerçekleştirmiş olduğu çalışmalarıyla bölgesinde ve dünyada tanınan, bilinen bir networking platformu oldu. IICEC bu misyonunu da büyük başarıyla sürdürmeye devam edecektir.”


Küresel enerjinin geleceği hakkında tek bir senaryo yoktur, çeşitli politikalar gidişatı belirleyecektir.
Açılış konuşmalarının ardından Uluslararası Enerji Ajansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol “Dünya Enerji Görünümü 2016” raporunun tanıtımını yaptı. Fatih Birol konuşmasında;

“Yeni konvansiyonel ham petrol proje onayları, 2015-2016 yılında, 1950’lerden bu yana en düşük seviyeye inmiştir. 2015-2016 yıllarındaki üretime dönük harcamalardaki kesintiler bir yıl daha uzarsa, petrol piyasalarına yönelik ters yönde yakın gelecekte bir risk - yeni projelerin yetersizliği - ortaya çıkabilir.

Böyle bir durumda birkaç yıl içinde arz-talep arasında bir uçurum yaşanmaması için benzersiz bir çabaya ihtiyaç olacaktır. Yatırımlarda bir toparlanma olmazsa veya talep büyümesinde hızlı bir düşüş gerçekleşmezse, petrolde yeni bir çalkantılı iniş-çıkış dönemine girilebilir.

Son yirmibeş yılda enerjide en büyük katkı kömürdeydi. Önümüzdeki yirmibeş yıl için kömür tüketimi ciddi şekilde azalacak. En ciddi büyüme yenilenebilir enerjide gerçekleşecek. Kömür hala önemli. Çin dünya kömür tüketiminin yarısını yapıyor. Son iki yılda kömür tüketiminde düşüş var. Bunun esas nedeni iklim değişikliği değil şehirlerdeki hava kirliliği, insanların sağlık problemleridir. Bu arada Hindistan ve Güneydoğu Asya’da kömür tüketimi artıyor. En ucuz elektrik üretimi kaynağı hala kömür. Evinde buzdolabı için elektrik olmayan insanların 2050 yılındaki iklim değişikliğini düşünmesi büyük bir lüks olur. Paris taahhütlerinin yerine getirilmesinde bunun da göz önünde bulundurulması gerekir.

Paris Anlaşması genel çerçeveyi belirleyen bir anlaşmadır, enerji üzerindeki etkisi, anlaşmanın amaçlarının hükümetlerin gerçek politikalarına nasıl aksettirildiğine bağlıdır. Dünyanın enerji ihtiyacı artmaya devam ediyor, ancak milyonlarca insan mahrum bırakılmış durumdadır.

Ana senaryomuzda, küresel enerji talebinin 2040 yılına kadar % 30 oranında yükselmesi, tüm modern yakıtlar için tüketimde bir artış anlamına gelmekle birlikte, küresel toplamlar birçok farklı eğilimi ve yakıtlar arasındaki önemli geçişleri maskelemektedir. Dahası, 2040 yılında yüz milyonlarca insan hala temel enerji hizmeti almamaya mahkum bırakılmış durumdadır.


İklim taahhütleri ve iklim hedefleri
Ülkeler Paris Anlaşması taahhütlerinde belirlenen hedeflerin birçoğuna genel olarak ulaşmış ve hatta bazı durumlarda bunun ötesine geçmiş durumdalar; ki bu durum, küresel enerji ile ilişkili CO2 emisyonlarında öngörülen artışı yavaşlatmak için yeterli, ancak ısınmayı 2°C'nin daha altına sınırlamak için yeterli değildir.


2°C yolu çok zor: 1,5°C 'ye giden yol keşfedilmemiş yollardan geçiyor.
Güncel taahhütler, sıcaklık artışını 2 °C’nin altında tutmak için yetersiz kalmaktadır. Bu seviyeyi 1.5 °C’ye indirmek ise tahayyül edilemeyen bir hedeftir.

Avrupa ile ilgili enerji verimliliğinin ne kadar önemli olduğunu anlatmak için gaz arz güvenliği petrol kadar önemli . Bütün bakanlıklar gaz arz güvenliği konusunda ortak çalışmalar yapmakta. Gazın büyük bir kısmı evlerde ısınmak için kullanılıyor. Son 15 yılda Avrupa’daki hane sayısı yaklaşık 20 milyon arttı. Gaz taleplerinin artması gerekirken düştü. İki neden var. Birincisi evlerdeki ısıtma sistemlerine önemli standartlar, ikincisi evlerin büyük kısmına mecburi yalıtım sistemi getirildi. Enerjiyi verimli kullanıp tüketimi düşürmek lazım ki bu da hükümetler arasında yüksek bir koordinasyonu gerektiriyor.


Büyümeye damgasını vuracak olan yenilenebilir enerjiler olacak.
Yenilenebilir enerji artık kar getiren bir iş alanı oldu. Hemen hemen her ülkede yenilenebilir enerjide hızlı bir artış olduğunu görüyoruz. Özellikle rüzgar ve güneş enerjisinde. Avantajları; öncelikle ülke olarak kendi kaynaklarını kullanıyorsun. Çevreye negatif etkisi yok ama maliyetli oluşu olumsuz bir faktör, fakat bu maliyet son yıllarda azaldı. Son beş yılda güneş enerjisinin maliyeti yüzde seksen, rüzgar enerjisinin maliyeti ise üçte bir oranında azaldı. Şu anda Çin yenilenebilir enerjide en önde. Yenilenebilir enerjideki büyümenin temel sebebi Çin ve ABD’de politikalarının hayata geçirilmesi oldu.


LNG’de Türkiye’nin önünde önemli bir fırsat var.
LNG’de ise; gaz fiyatlandırılması ve sözleşmeleri üzerinde büyük etki yaratarak, ikinci bir doğalgaz devriminin katalizörü konumundadır. Şu anda ön planda Avustralya var. Mozambik, Tanzanya ve Kanada beş yıl içinde ciddi kaynak sağlayacak. Bu durum gaz piyasalarını ve enerjinin jeopolitiğini değiştirecek. Örneğin geçen ay ABD Ortadoğu’ya LNG ihraç etmeye başladı.


Nükleere evet ama seçimlerimizi çok dikkatli yapmalıyız.
Hangi ülke? Hangi teknoloji? Ve maliyet ile çalışacağımız son derece önemli. En iyi seçeneği değerlendirmeliyiz. Nükleer enerji yatırımında toplumun yaklaşımı ve ilk yatırım maliyeti önemli. Yatırım maliyeti yüksek olduğu için serbest piyasanın tek başına yapabileceği bir şey değil.


Enerjinin arzı güvenliği son derece önemli.
Enerji güvenliği her zamanki önemini korumaktadır; potansiyel güvenlik açıkları artmakta ancak bu açıklara yönelik müdahale araçlarının spektrumu da artmaktadır” dedi.

Videolar